24 Ekim 2010 Pazar

Trieste'de Yaşam

Günler günleri, geceler geceleri kovalıyor. Zaman akıp geçiyor usulca hiç farkettirmeden. Bugün takvime bakıyorum tam tamına 40 gün geçmiş evimden uzaklarda. Kimi zaman heyecanlar basmış dört bir yanımı, kimi zamansa geride bıraktıklarıma ait hasret,özlem. Bazen geceler sabahlara kavuşmuş, bazense gündüzler yalnızlığma tanık olmuş. 


Başım yukarda,gözüm ufukta inandığım ve başarmak istediğim şeylerin peşinden giderken geçen bunca zaman. Yolculuk uzun, yolculuk zor ama bir o kadar da keyifli. Zorluklar içimde ama güzellikleri de yaşamak lazım değil mi a dostlar? 
Fonda Eric Satie'den muhteşem bir eser; Gnossiennes, bense anılarımı buraya aktarmakla meşgulum. Sabah erkenden kalkcak olsam da notaların o yalınlığı ve basitliği beni esir almış durumda. Bütün bir gece arkada çalsa da çalsa, hiç sesimi çıkarmam. O kadar huzur dolu o kadar rahatlatıcı ki. Sanki bedenim burda ama zihnim ve benliğim çoook uzaklarda. Bedenim burda demişken biraz da ondan bahsetsem ya. 40 gün dedim o kadar, nerde yaşadığımı anlatmayı kelimelere yüklemek istemiyorum malum huzur üzerime çökmüşken arada kaçıp gidebilirler en iyisi mi ben işimi şansa bırakmıyım da fotoğraflarla baş başa bırakayım beni takip eden az ama öz sevenlerimi :)
 

Trieste'de yaşam tıpkı şuan fon da dinlediğim notalar gibi yalın, fotoğraftaki gibi basit ama etkileyici. Ruha işleyen temiz bir kokusu var hem de mis gibi deniz kokusu hüzünle mutluluk arasında kalan. Yaşanmaya da devam edecek olan..


Ah bu arada şu yandaki fotoğraftakini geçen gün gördüm burda, Türkiye'ye dönünce mutlaka alacağım kendisinden bir tane. Şimdi dikkatimi çektide sarıyla kırmızı ne de güzel denk gelmiş yanyana :) ikisini de alayım ben en iyisi, babişko duy sesimi...

1 yorum: